Thursday, May 30, 2013

DEV KRİSTAL MAĞARASI

Meksika'daki Chihuahua çölünün altında (Naica dağının 300m altında) dev kristaller mağarası bulunur. Buradaki kristaller inanılmaz boyutlardadırlar. Yüksekleri 10-12metre genislikleri de 1-4 metre kadar. Başka değişik bir özellik olarak da. Çoğu mağarada sıcaklık sabittir ve ortam serindir. Ancak burada sıcaklık sabit olmasına rağmen (58 derece) ortam sıcaktır üstelik derinlere indikçe sıcaklık daha da çok artıyor. Bunun nedeni ise, bu mağara yüzeyin 1,5km altındaki magma sokulumunun üstünde. 

Oluşumu : Mineral içeriği zengin sular mağaraya ulasıyor ve kalsiyum sülfat maddeleri dibe çöküyor. Magmanın yeryüzüne çıkmasıyla sular ısınıyor. Sonradan da stabil sıcaklık olarak 58 derece oluyor. Mağaraya ulaşmış olan suda da normal suda olmayan anhidrit minerali var. Bu mineral 58 derecede yavaşça eriyerek jips (alçıtaşı) oluşturuyor ve daha sonrasında kristalize oluyor. Böylece kalsiyum sülfat ile de kristal devasa selenitler (alçıtaşı minerali) oluşmuş oluyor. Baraj yapımına kadar bu mağara sular altındaymış basınç, sıcaklık zengin mineralli su birleşince kristaller sürekli olarak büyümüş. Baraj kapatılırsa tekrar sular altında kalacak ve büyümeye devam ediliceği düşünülüyor. 


Kristal yapıları : Kristal mağarasının içindeki suda milyonlarca virüs tespit edildi. Kristallerin hava keselerinin içinden de hiç bilinmeyen organizmalar çıktı. Besin bakımından çok sınırlı bir ortam. Kristaller insan tırnağı kıvamında olduğu için kolay kesiliyor ve bazısının içinden su çıkabiliyor. 


National Geographic ekibi mağarayı 4 bölüme ayırdılar. 


Kılıç kristali mağarası : Buradaki kristal küçük küçük ama tüm mağara boyunca mevcut. Üstlerinde kalsiyum var ve dalgalanmış bir su olduğu anlaşılıyor.


Kraliçenin Gözü : Alçıtaşı tozu etraftaki demirden dolayı oluşmuş. Buranın tam ortasında mücevhere benzeyen bir mağara var. Burada sıcaklık 35 derece ancak çok nemli. Tepesine tırmanmak en zor tırmanışlardan biri. Bakteri içeren bir su havuzu var. Ayrıca buradaki kristallerde diğerlerinde görülmeyen bir büyüme var.


Yelken mağarası : Futbol sahası büyüklüğünde bir oda. 58 derece sıcaklıkta ve buradaki kristaller yukarı doğru büyümüş halen büyümekte. Burada su hala mevcut. suyun sıcaklığı 50 derece. 


Cehennem : Madenin en derin noktası. Burada bir bataklık var. Suyun sıcaklığı 49, hava sıcaklığı 42 derece ve yüksek nem oranı var. Burasını araştırmak için sadece 5 dakikaları var aksi taktirde sıcaklık beyini zehirleyip ölürler. Buradaki 1ml'lik suyun içinde 10 milyon virüs tespit edildi. 


Bu mağaralardaki en zorlayıcı etken sıcaklık ve basınç. Ayrıca kristaller çok kesici olabiliyor  bu nedenle üstlerine tırmanırken çok dikkatli olmak gerekiyor.


Resimler için : 

http://natgeotv.com/tr/dev-kristal-magarasi/galeriler/dev-kristal-magarasi

HİDROTERMAL BACALAR VE RÜZGARLARI

Hidrotermal bacalar için su altı gayzerleri (suları yukarı patlama yaparak çıkartan sıcak su kaynağı) de denilebilir. İlk bulunuşu 1977 Galapagos adaları yakınında Woods Hole ( Hole Oceanographic Institute) tarafından.

Oluşumu : Okyanusun dibinde genellikle okyanus yarıklarında, okyanus ortasında ve bazı okyanusa kıyısı olan dağlarda oluşuyor.Okyanusun yarıklarının icinde erimis kayalar bulunuyor ve onlar da suyu ısıtırlar. Kayaların icindeki mineraller de sıcaklıgın etkisi ile sıcak su ile fıskırır. Fıskıran mineraller de cokerler ve zamanla birlesip bacaları olustururlar.Hidrotermal bacaların oluşturdukları "hidrotermal rüzgarlar" su altındaki bir hortuma benzetilebilir. Duman çıkar içlerinden. Duman çıkmasının nedeni sıcaklık farkıdır. Su sıcaklığı 2 derece iken bacanın içindeki sıcaklık 350 derece civarındadır. Ayrıca asit,oksijen çabuk değişime uğraması da duman oluşumuna ortam hazırlar. 


Özellikleri : Bacalar civarındaki sıcaklık 400 derecedir. Su kaynayamaz yüksek basınçtan dolayı. 20 metreyi bulan bacalar var. Yukarı doğru çıktıkça daha çok çözünüyor bu nedenle de hortum gibi bir görüntüsü oluyor. Siyah ve beyaz dumanlı olarak ikiye ayrılıyorlar. Siyah dumanlı olanların içinde yüksek miktarda sülfid veya sülfür mineralleri var. Siyah renkte olmasının nedeni çözülmüş maddelerin çökmüş küçük zengin metal parçalar. Onların yoğunlaşmasıyla da duman oluşuyor. Siyah duman rengine sahip olan bacaların oluşturduğu rüzgarlar en az 300 derecedir. Beyaz renk dumana sahip olanların da baryum, kalsiyum, silikon gibi açık renkli minerallerin bulunması. Beyaz renk dumana sahip olanların siyah dumana sahip olanlara göre daha düşük bir derecesi vardır.


Yaşam/Ekosistem : Yüksek enerji kimyasal bileşenleri sayesinde burada hayat var üstelik oldukça da geniş sayılabilecek bir popülasyona ve çeşide sahip. En özel kılan şey de bu özelliğidir. Daha öncesinde güneş ışığı olmayan bir yerde karmaşık yapıda bir canlı olması bile düşünülemezdi! Buradaki canlılar hiç güneş ışığı görmeden yaşayabiliyorlar kemosentez yaparak. Kemosentez ışık enerjisi olmadan organik madde üretilebilmesi olayına nedir. Enerji inorganik bileşiklerin veya metanın oksitlenmesi ile elde edilir. 


Canlıları listelersek : Bacalar içinde çok sayıda kemosentez yapan bakteri bulunuyor. Bunun dışında yengeçler, karidesler, solucanlar (boyları 3 metreye ulaşabilir), hiç görünmeyen dip balıkları(viperfish, rattails..) vb.Bu organizmaların çoğunda açık kırmızı dokular bulunur etken maddesi de hemoglobin. Hemoglobini sudaki oksijeni açığa çıkarmak/oksitlenme için kullanıyorlar. Solucanlar kemosentetik bakterileri yiyerek beslenirler. Diğer geri kalan çoğu etçil olarak besleniyorlar. 




Monterey bay aquarium research institute(mbari) /California

Kemosentez yapan ahtapot



Karidesler

Deniz Solucanı

Deniz Solucanı


AMİNOASİT DENEYİ (1953, Amerika): 


Bilim Adamları : Stanley Miller & Harold Urey
Kullanılan Gazlar: H (Hidrojen), CH3 (Metan), NH3 (Amonyak) Bunlar ilkel atmosfer gaz bileşenleri olarak kabul edildiği için kullanılmıştır. 

Balon şişe içinde su kaynatılmaya başlanır. Buhar yukarı çıkar ve tüp ile bağlı olan diğer gazların bulunduğu büyük cam kavanozda birleşir. Kavanozun içinde iki demir çubuk veya elektrotlar bulunuyor. 60 000 Voltluk elektrik akımı verilir ve böylece sürekli küçük şimşeklerin çaktıpı bir akım meydana gelir. Ertesi günü balonun içindeki su pembeleşir. Düzenli bir şekilde yapılırsa kırmızıya dönüşür. Bu da suyun içinde aminoasit oluştupunu gösterir. Aminoasitin önemi ise canlıların yapı taşları olmasıdır. Bu deneyde üç çeşit aminoasit ortaya çıkmış. Glisin, asparagin ve alanindir.